BENCİLLİK: Psikolojik Temelleri, Evrimsel Kökleri ve Toplumsal Yansımaları
- aysapsikolojiveaka
- 30 Tem
- 3 dakikada okunur
Bencillik, günlük yaşamda sıkça karşılaşılan ve çoğu zaman olumsuz anlamlar yüklenen bir davranış biçimidir. Ancak psikoloji, nörobilim ve evrimsel biyoloji perspektifinden bakıldığında bencilliğin çok katmanlı bir yapı olduğu görülmektedir. Bireyin sadece kendini düşünmesi, empati yoksunluğu ya da yardım etmeyi reddetmesi gibi yüzeydeki davranışların arkasında; kişilik özellikleri, gelişimsel deneyimler, savunma mekanizmaları ve hatta hayatta kalma güdüsü gibi derin psikolojik dinamikler yer alır.
Bencilliğin Psikolojik Tanımı
Bencillik, bireyin karar ve davranışlarını öncelikle kendi çıkarı doğrultusunda yönlendirmesi olarak tanımlanabilir. Bu durum kimi zaman başkalarının zararına olacak şekilde ortaya çıkabilirken, bazı durumlarda kişinin kendi haklarını koruma ve sınırlarını belirleme çabası da olabilir. Yani her bencil davranış, doğrudan zararlı veya patolojik değildir; bazıları adaptif özellikler de taşıyabilir.
Freud’un kuramına göre, bencillik id’in (içgüdüsel benlik) bir uzantısıdır. Özellikle çocuklukta “haz ilkesi” çerçevesinde birey sadece kendi ihtiyaçlarını merkeze alır. Bu dönemdeki bencillik gelişimsel olarak normaldir. Ancak yetişkinlikte sürdüğü takdirde, ben-merkezcilik kişilik sorunlarına veya ilişki problemlerine yol açabilir.
Gelişimsel Süreçte Bencillik
Jean Piaget’nin bilişsel gelişim kuramı, çocukların ilk yıllarda “benmerkezci” düşünce yapısına sahip olduklarını öne sürer. Bu, çevrelerindeki diğer insanların farklı bakış açılarına sahip olabileceğini henüz kavrayamamaktan kaynaklanır. 7 yaş civarında gelişen bilişsel farkındalıkla birlikte çocuklar empati kurma becerisi kazanmaya başlar. Ancak travmatik çocukluk deneyimleri, ilgisiz ebeveyn tutumları ya da narsistik modellerle büyümek, bu doğal gelişim sürecini sekteye uğratabilir ve bencilliğin kalıcı hale gelmesine neden olabilir.
Bağlanma kuramı da burada önemli bir rol oynar. Güvenli bağlanma geliştiren bireylerde empati ve iş birliği eğilimleri daha yüksektir. Buna karşılık, kaçıngan ya da kaygılı bağlanan bireylerde ise kendini korumaya yönelik aşırı bencillik görülebilir. Bu bencillik bir savunma mekanizmasıdır: kişi başkalarına güvenemediği için yalnızca kendi ihtiyaçlarına odaklanır.
Evrimsel Perspektif: Hayatta Kalmak mı, Paylaşmak mı?
Bencillik, evrimsel psikoloji açısından da doğal bir tepki olarak yorumlanabilir. İnsan beyninin ilkel yapılarında “kendini koruma” güdüsü ön plandadır. Hayatta kalma ve genetik materyali aktarma hedefi, bireyin zaman zaman yalnızca kendi çıkarını gözetmesini evrimsel olarak desteklemiştir. Bu bağlamda bencil davranışlar, türün devamı açısından adaptif olabilir.
Ancak insan türü aynı zamanda sosyal bir varlıktır. Evrimsel süreçte, başkalarına yardım eden bireylerin grup içinde daha çok kabul gördüğü ve destek aldığı bilinmektedir. Bu nedenle tamamen bencil ya da tamamen özgecil olmak yerine, insanlar genellikle “koşullu iş birliği” stratejileri geliştirir. Yani kişi, başkalarının da kendisine yardımcı olacağına inanıyorsa iş birliğine daha açıktır.
Bencilliğin Kişilikle İlişkisi
Bencillik, çeşitli kişilik özellikleriyle yakından ilişkilidir. Özellikle “karanlık üçlü” (narsisizm, Makyavelizm, psikopati) olarak adlandırılan kişilik örüntüleriyle bağlantılıdır. Narsistik bireylerde kendini üstün görme eğilimi, başkalarının ihtiyaçlarını görmezden gelmeye neden olabilir. Makyavelist bireyler, hedeflerine ulaşmak için başkalarını manipüle etmeye yatkındır. Psikopatik eğilimler taşıyan bireylerde ise empati eksikliği ve vicdan yoksunluğu bencil davranışları daha belirgin hale getirir.
Ayrıca düşük empati, yüksek benlik değeri ve zayıf sosyal beceriler de bencilliği artırıcı etmenlerdendir. Bu özellikler, bireyin başkalarının duygularını anlamakta zorlanmasına ve ilişkilerde kendini merkeze koymasına neden olabilir.
Toplumsal ve Kültürel Etkenler
Kültürel yapı da bencillik eğilimini etkiler. Bireyci kültürlerde (örneğin ABD), bireysel başarı, kişisel sınırlar ve özgürlük ön plandadır. Bu da kişilerin kendi çıkarlarını öncelemesini sosyal olarak daha kabul edilebilir hale getirir. Buna karşın toplulukçu kültürlerde (örneğin Japonya), grup uyumu, fedakarlık ve ortak hareket etme değerlidir. Bu toplumlarda bencillik daha fazla dışlanmaya yol açabilir.
Modern kapitalist sistemlerde ise başarı, hız ve bireysel rekabet öne çıkar. Bu bağlamda, başkalarının önüne geçmek, “kendini düşünmek”, “fırsatları kaçırmamak” gibi mesajlar yaygın hale gelmiştir. Dolayısıyla bazı durumlarda bencillik, sistemin doğal bir çıktısı gibi görünmektedir.
Bencillik: Her Zaman Kötü mü?
Psikolojik sınırlar, özsaygı ve kendine şefkat, bireyin sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi için gereklidir. Bu yönüyle bazı bencil davranışlar aslında kendini koruma ya da kendine yatırım yapma anlamına gelebilir. Sürekli başkalarını düşünen ve kendi ihtiyaçlarını yok sayan bireylerde tükenmişlik, depresyon ve kimlik karmaşası sık görülür. Bu nedenle bencil olmayı tamamen olumsuz bir kavram olarak değil, dengeyle yönetilmesi gereken bir eğilim olarak değerlendirmek daha gerçekçidir.
Bencillik, insan doğasının temel parçalarından biridir. Gelişimsel süreç, kişilik özellikleri, toplumsal koşullar ve evrimsel güdüler bu davranışı şekillendirir. Kimi zaman bireyin iyiliği için gerekli olan bu özellik, aşırıya kaçtığında ise ilişkilerde ciddi sorunlara neden olabilir. Bu nedenle bencillik, bastırılması değil, anlaşılması gereken bir içsel eğilimdir. Sağlıklı sınırlar çizen, empati kurabilen ama aynı zamanda kendi haklarını da koruyabilen bireyler, bencillik ve özgecilik arasında denge kurabilen kişilerdir.
Elif Nur Erdem
Comments